Demin çok zor parçalar çalan bir gitar virtüozünün bir şarkısını dinliyorum, her zamanki gibi "kolay lan çalarım aslında" düşüncesi hasıl oldu, aldım gitarımı elime, 1 saat falan debelendim durdum, şarkının 7 saniyelik kısmını akıcı bir biçimde çalabildiğimi fark ettim, hayatta da her şey kolay geliyor insana ama kazın ayağı hiçbir zaman öyle değil tabi. Dersler falan da öyle mesela, pek başarılı bir okul hayatım yoktu, eğitim hayatımda ilk darbeyi anasınıfında yedim! Ne kadar trajikomik değil mi? Anaokulu karneleri dağıtılmış herkes birbiriyle şakalaşıyor eğleniyor hepsinin karnesinde 5(yazıyla beş) adet yıldız var benimse karnemde 3 yıldız var. Arıyorum tarıyorum bir 4 yıldızlı bulur da kendimle birlikte aşağı çekerim diye ama yok yok yok! Öyle ki sandalyelerin üstüne beraber tutkal sürdüğümüz arkadaşlarım bile patlatmış 5 yıldızı. Şimdi düşünüyorum da o kadın bana gıcıktı zaten, bir de elebaşılığın cezasını çekmiş olmam oldukça olası. Neyse ilkokul başladı falan yine en sevdiğim saat beslenme saati olmak üzere her gün ruh gibi gidip geliyorum okula, verilen ödevleri yapıyormuş gibi yapıp derin hayallere dalıyorum falan... Allahı var okumayı sökmek konusunda pek bir sorun yaşamadım hatta 1.sınıfın ikinci dönemi gibi falan fişler çok aptalca gelmeye başlamıştı. Neyse ilkokul bir solukta bitti hiçbir şey bilmiyorum tabi, hocanın veline imzalatıp getir dediği sınav kağıtlarından birini geçen gün salondaki büfenin arkasında buldum "Geçmez" yazmış çapraz bir şekilde bir de altına çizgi çekmiş, klasik öğretmen.
Ortaokula başladım, benden büyük arkadaşlar kendi aralarında ortaokulun ne kadar da zor olduğuna dair derin mülahazalarda bulunuyorlar,(anafen günlerimi hatırlayıp Fethullah'ın kelimelerine sardım, iyi işlemiş adamlar bilinçaltını vallaha) bir tanesi "hocalar çok hızlı yazıyor tahtaya sonra da kısa bir sürede siliyor" demiş bulundu, zaten not almakla aram yoktu, tek bir defteri her gün götürüp getirirdim, kara kara düşünür olmuştum, sanki ortaokula değil Survivor adasına gidiyordum öyle bir korku sardı beni, neyse pazartesi ilk ders resimdi soft bir başlangıç gibi geliyor insana, öyle de aslında, ama gel gelelim hocamız kendisini işine biraz fazla kaptırmış, anlatıyor da anlatıyor yok natürmort şöyledir yok perspektif şöyle alınır, 12 yaşında velet lan karşındakiler ne bu tripler? Neyse başladı bir şeyler çizdirmeye ilk dersten, ben tabi her zamanki beceriksizliğimle yamuk yumuk bir şeyler çiziyorum, ilk günden nefret ettim dersten, sonraları "beni köpek kovaladı dışarıda bekliyor" falan gibi yaratıcı bahanelerle eve dönüp ilk dersi atlatmaya başladım, bazen internet kafeye falan gidiyordum, resimden kurtulmuştum o çocuk yaşımda herhangi bir şey beni daha fazla tatmin edemezdi herhalde.(öğlen yemeklerinde yediğim 1.000.000 tllik tavuk döner+ayranı hariç tutuyorum)
Ortaokul da hızlıca geçti ama oldukça eğlenceliydi mesela cuma günleri son tenefüste zebellah gibi 3 arkadaş birbirimizi koridorda toplaşan gruplara doğru ittiriyorduk, tabi bowling labutu gibi devriliyordu zavallılarım, gözlüğü kırılan mı dersin ayağı incinen mi... Notlar hala rezil tabi veli toplantısı kağıdı dağıtılırken yaşadığım telaşı ölüm tehlikesi geçirsem yaşamam herhalde. Binbir taklayla 7.sınıfın 1.dönem sonuna kadar derslerimin iyi olduğuna, her şeyin güllük gülistanlık olduğuna ailemi inandırmıştım, zaten abim de oldukça başarılı olduğu için çocuğun başarılı olması hiç garipsenecek bir şey değildi onlar için bir aferin deyip geçiyorlardı. Karne alındığı gün sonra alırım diye gitmez sonra da almazdım, sorulduğunda "çok iyi bir tane dördüm var geri kalan hepsi beş" diye cevap verirdim, halbuki karne iddaa kuponu gibi 1'ler 2'ler cirit atıyor resim beden müzik dışında 3'ün üstünde not yok. Neyse ortaokul bitiyor lise sınavına girilecek 5.00'lık inek arkadaşlar hocaların umudu bana da tam eşek muamelesi yapılıyor, bir kişi beklemez anadolu lisesi kazanacağımı, sınava girildi, hocaların nefret ettiği 0 çeker dediği haylaz üçlünün üçü de ortalama üstü anadolu liselerine yerleşti, 5.00'lıklar bakırköy kız teknik meslek lisesi falan e mutluyum tabi, ama bir de burukluk var ilkokul mezuniyet ortalamam 2.8 olduğu için Hüseyin Çelik tarafından çıkartılan ilkokul başarı puanı mağduru oldum 500 üstünden 30 puanımı öyle gasp ettiler ama ona rağmen 5.00'lıkları sollamışım, onun da keyfi ayrı tabi.
Liseye geçildi ilk iki sınav fizik 88 tarih 100 "ulan Yağız makus talihin dönüyor galiba" diye geçirdim içimden ama demeye kalmadan edebiyattan 12 aldığımı öğrendim, ciddi bir motivasyon kırıklığı oldu, eski günlere dönüş falan tabi, hiç tınlamamaya başladım yine ruh gibi okula gidip geliyorum, kitap yok defter bir tane ona da karikatür çiziyorum derslerde.(çöp adam daha makul bir tanım olurdu) Sonunda karnem gerçekten İddaa kuponuna doğru evrilmişti, artık sıfırlar da vardı! "1,0,2"nin muhteşem dengesi, tam ideal bir İddaa kuponuydu lisedeki karnelerim, sınav haftaları sabah okula gidip uykulu uykulu "bugün ne sınav vardı ya" diyip çalışkan arkadaşları rahatsız ederdim, 10-15 dakika vicdan rahatlatmalık çalışıp girerdim sınava tabi hiçbir şey bilmeyince insan, 10-15 dakika çalıştığında ne çalıştığını da anlamıyor, neyse nerelerdeeen nerelere, ben ne diyordum, hayatta her şey göründüğü gibi kolay değil, aynı şeyi okulun her dönemi bittiğinde "bu sefer temiz bir sayfa açıyorum abi, bütün dersler 5 olacak görün siz keşke şu 1'ler 2 olsaydı da 5 alınca 3,5'tan 4 gelirdi" dediğimiz zaman da birçok kez yaşadık, ya da vizeye finale sınavdan hemen önceki gece çalışmaya başladığımız zaman, neticede bu dünya çalışkanlar için yaratılmış, biz tembellere yer yok, çalışkansan kazanıyorsun, tembelsen de böyle blog yazıp kendi mantalitenle dalga geçiyorsun...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder